Gördüğüm kadarıyla sağ kolumdaki ben sayısı 25 olmuş.
Ve merhaba blog, seni özlemiştim.
6.1.19, izmir
Gravity.
Çok fazla sekme var, boğuyor. Film açık, 2 dakika ve 3 saniyesini izledim henüz; hayatından memnun olmayan bir adam konuştu, hayatımı tamamen değiştirmeliyim diyor, Tersyüz. Blog açık, uzun süredir tüm postlarını okumaya çalışıyorum, geleceğini görmek ürkütmüyor değil ama dayanamayacağım ne var ki? Youtube açık, tesadüfi karşılaştım, Odada İkimiz olsak. Gerçekten ister miyim bunu ben bile bilmem, bilirim de söylemem. Samimiyetsizlik uzak olsun isterim, ihtimaller kesinleşssin isterim, Odada İkimiz olsun istemem; üzülürüm, yetmiyormuş gibi gecenin şu saatindeki melankoli. Fuck the melankoli, hatta bazen fuck the peace.
Şaşırtıcı olurdu şu ülkede tahammül eşiğimin eksilere düşmemesi. Ciğerlerimize soluduğumuz biber gazının etkisinde, polise atılan taş ve havai fişeklerin yarattığı öç alma duygusunda, o kadar işçinin acısında... Koşa koşa barikatlar üzerinden atlayarak çığlıklar atasım var; katlanamıyorum ülkede yetkili -siktiğimin yetkisi- hiçbir insanın konuşmasına. Çevreme bile katlanamıyorum sikimsonik sorunlarla yanıma geldiklerinde. Öfke doluyum; bildiğiniz saf öfke.
Yinede bu karmaşanın arasında mutlu, hayalleri gerçekleşmiş birisini görüyorum, bilmeyecek ama seviniyorum adına. Safça hem de. Neyse bilmeyecek olması güzel asıl.
Uzun adamı öldüreceğiz.
Yinede bu karmaşanın arasında mutlu, hayalleri gerçekleşmiş birisini görüyorum, bilmeyecek ama seviniyorum adına. Safça hem de. Neyse bilmeyecek olması güzel asıl.
Uzun adamı öldüreceğiz.
Geç yattım, geç kalktım ve bugün yatağımın üstünden bir yere kımıldamayacağım. Birkaç blog okuyup, film izleyeceğim. Dredg dinleyerek 101 oynayacağım. Çalışmam gereken vizeleri de siktir edeceğim.Ve muhtemelen tek lokma girmeyecek ağzıma, bardaklarca kahveyle doyacağım.
Fark ettim ki son zamanlarda sürekli bir şeyler hakkında karar değiştiriyorum, kafa karışıklığının bende kronikleştiğine and içerim. Varlığım, yalnızlığıma armağan olsun. Ne mutlu... Neyse. Bi' word dosyası açtım ve gün içinde kendi kendime aldığım en küçük kararı bile oraya yazıp, ruh hali değişkenliğimi izleyeceğim. Gece sonunda da aralarından eleyip, gerçekliğime kavuşacağım. Aslında bu karışık değil, yıllardır aldığım en net karar. Evet en net; şimdi anlayabiliyor musunuz?
Burada insan yok veya okumadığına emin olduğum insanlar var. Bu yeterli benim için.
Dalgın olduğumda, kendimden gerçekten şüpheleniyorum. Bundan bir yıl önce, dalgınlıkla, kettleda kaynattığım suyu bardağın içine boşaltacağıma şekerliğin içine dökmüştüm. O andan tam olarak da olmasa bir yıl sonra bulaşık yıkamak için kaynattığım suyu, direkt lavaboya boşalttım. Ya şüphelenmek de gerçekten haklıyım ya da önemsememek lazım. Bence; birincisi.
Uyanıyorum, bir ölüm haberi. Hatay'da, 22 yaşında. Üzülüyorum, rahatça uyuyabildiğim bir yatağımın olmasına. Bu orospu çocukluğunu durduracak gücüm olmamasına küfür ediyorum. İnternetten takip etmeye başlıyorum, yine bir dingilin ölüme giydirdiği kılıfa denk geliyorum, iğreniyorum. Çay yapıyorum kendime, dolduracakken elimden su bardağını düşürüyorum ve toplarken elime küçük bir parçası batıyor, dalgınlıkla biraz daha içine sokuyorum parçayı. Rahatsız etmiyor. Karnımı doyurmak istemiyorum. Aslında ne kadar yalnız olduğumu falan düşünüyorum, eskiden yazabildiğimi fark edip, şimdi neden yazamadığımı sorguluyorum. Gerçekten üzülüyorum. Herhangi birisinin etkisiyle oluşan üzüntüden daha hüzünlü ve daha az acılı olan bu üzgün olma durumunun şaşırılabilecek bir şey olması gerekiyor bence. Birisi hesap soruyor, birisi uzunca yazıyor olanlara, birileri tartışıyor temelde gerçekleşen olaylara, herkes ise "bu kadar basit olmamalı" diyor. Ben ise kızıyorum, bir anda kolektiflikten bireyselliğe dönüşüme, uyan Berkin diyorum, uyan be çocuk, dirilecek gün bu gün.
Kendinle baş başa kalmanın, yapmayı bıraktığım bir şey olması zaman zaman hissedilmiyor değil içimde. Bazen bir kaç küçük, tuzlu sıvı tanesi şakaklarıma doğru akarken, bazen de tramvayda burnumun kenarında beliriyor. Bilmiyorum, yazıya devam edebileceğimden emin değilim. Bundan nefret ediyorum.
15.05.13-12.28
Açıkçası başımda keskin ağrılar var(neden bilmiyorum), uyuyamıyorum(çünkü geç yattım), odadan çıkamıyorum(evde misafirler var), ders çalışmıyorum(çünkü başım ağrıyor), Freaks and Geeks izleyemiyorum(çünkü bitirdim), Supernatural'ın son bölümleri duruyor(canım istemiyor), Talat'ı aramalıyım(kontörüm bitti, dakikamı kullanamıyorum), hava çok kötü ve kendimle zorum ne inanın bilmiyorum.
"Zamanda yolculuk edesim var."
(Yazıya "Aslında gerçekten değişiyorum." diyerek başladım, yazacak bir şeyler bulamadım sonra da. Ama bunu hissediyorum. The Clouds in Camarillo'u dinlemeye başladım, belki onu dinlemek bir işe yarayabilir diye. Olmadı. Aklıma ilk gelen de, bu şarkıyı dinlerken ona söylediğim bu sözdü. O kadar da önemli değildi gerçi. Nasıl olsa, neyse. Yine yazacak bir şey bulamıyorum. Aslında... Şarkı bitti. Şimdi ılık bir duş alacağım.
Apayrı bir not: Dün yazmıştım bunu, ayağımın modemin fişine çarpması sonucu internet gitmişti ve üşendiğimden postu yayınlamadan duşa doğru yol almıştım. Bugün de, Özge bu sözü kullandı. Önce de söylemiştim, tesadüfler güzel şeyler. Zaten dün parantezi kapatmayı da unutmuşum.) 210312
Apayrı bir not: Dün yazmıştım bunu, ayağımın modemin fişine çarpması sonucu internet gitmişti ve üşendiğimden postu yayınlamadan duşa doğru yol almıştım. Bugün de, Özge bu sözü kullandı. Önce de söylemiştim, tesadüfler güzel şeyler. Zaten dün parantezi kapatmayı da unutmuşum.) 210312
Sevgili blog,
Bir gün daha boşa geçti, sabahki girdiğim deneme ve eve geldikten sonraki 8 saat içinde çözdüğüm sadece 50 parabol sorusu ile günü kapatıyorum. "O 8 saat içinde başka ne yaptın Rümeysa?" diye sorsalar, size elle tutulur bir cevap veremem, şayet tek hatırladığım yatağa uzanıp art arda A Song For Lovers dinlediğim anlardır. Böyle geçen günlere bir yenisi daha eklenmemesi dileği ile güle güle demek isterdim ama artık bunu da dememeye karar verdim, çünkü hep ekleniyor. O yüzden -ki alakasız- gidip The Big Bang Theory izleyip uyuyacağım. Sabah da erken kalkıp hafta içi gitmediğim derslerdeki konuları çalışacağım. Evet yapacağım. Ama bunun için saat dokuz gibi kalkmam gerekecek, o yüzden boşver.
Hayat zor be blog, zaman da çok hızlı geçiyor. Birde burayı artık günlük gibi kullanacağımı düşündüm, "zncömhdfjksdg"
Kendine iyi bak, güle güle.
Senin R.
Bir gün daha boşa geçti, sabahki girdiğim deneme ve eve geldikten sonraki 8 saat içinde çözdüğüm sadece 50 parabol sorusu ile günü kapatıyorum. "O 8 saat içinde başka ne yaptın Rümeysa?" diye sorsalar, size elle tutulur bir cevap veremem, şayet tek hatırladığım yatağa uzanıp art arda A Song For Lovers dinlediğim anlardır. Böyle geçen günlere bir yenisi daha eklenmemesi dileği ile güle güle demek isterdim ama artık bunu da dememeye karar verdim, çünkü hep ekleniyor. O yüzden -ki alakasız- gidip The Big Bang Theory izleyip uyuyacağım. Sabah da erken kalkıp hafta içi gitmediğim derslerdeki konuları çalışacağım. Evet yapacağım. Ama bunun için saat dokuz gibi kalkmam gerekecek, o yüzden boşver.
Hayat zor be blog, zaman da çok hızlı geçiyor. Birde burayı artık günlük gibi kullanacağımı düşündüm, "zncömhdfjksdg"
Kendine iyi bak, güle güle.
Senin R.
Sanki hiçbir şey uyaramaz
İçimizdeki sessizliği
Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey
Gözleri getirin gözleri.
Başka değil, anlaşıyoruz böylece
Yaprağın daha bir yaprağa değdiği
O kadar yakın, o kadar uysal
Elleri getirin elleri
Diyorum, bir şeye karşı koymaktır aşk
Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi.
Edip Cansever
İçimizdeki sessizliği
Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey
Gözleri getirin gözleri.
Başka değil, anlaşıyoruz böylece
Yaprağın daha bir yaprağa değdiği
O kadar yakın, o kadar uysal
Elleri getirin elleri
Diyorum, bir şeye karşı koymaktır aşk
Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi.
Edip Cansever
Mesela ben solist olsam bir yandan gitar çalamam ya da gitar çalsam bir yandan şarkı söyleyemem. Gerçi ikisiyle de aram olmadığı için rahatım ama tabi buradaki ana fikir iki işi birden aynı anda yapamamdı. Mesela telefonda konuşurken de öyle. Telefonda konuşuyorsam hiçbir yerden ses gelmemeli. Tek bir işe konsantre olabiliyorum.
Bir çocuk vardı. İnsanlara kolay kolay ısınamadığım halde, tanışır tanışmaz kendime çok yakın hissettiğim bir çocuk. Çok eğlendiğimizi hatırlıyorum, dans hayalleri kurulduğunu. Mayıs başlarıydı. Sonra zaman geçti, bir sürü şey yaşandı. İyi ve kötü. Yavaş yavaş siliniyorduk, birbirimizin hayatından. Sonra da, gittik. Tamamiyle. Çok uzun zaman geçti. Sonra bir gece rüyama girdi. Kendini hatırlattı tekrar. Güzel bir çocuktu.
O süre zarfında hiç aklıma gelmemiş miydi? Gelmişti tabi ki. Fakat bir şeyler yazmam için o rüyayı görmem gerekliydi. (Yani gerekliymiş.) Bu yazıyı okumayacak olması da çok güzel aslında. Belki okur, bilmiyorum. Okur da, bir an "ben miyim acaba?" tereddüdünde kalmasın diye de Jackie Wilson.
Son söz olarak da, öyle işte.
O süre zarfında hiç aklıma gelmemiş miydi? Gelmişti tabi ki. Fakat bir şeyler yazmam için o rüyayı görmem gerekliydi. (Yani gerekliymiş.) Bu yazıyı okumayacak olması da çok güzel aslında. Belki okur, bilmiyorum. Okur da, bir an "ben miyim acaba?" tereddüdünde kalmasın diye de Jackie Wilson.
Son söz olarak da, öyle işte.
İstiyorum ki; bir gün aklım tam olsun. Sadece bir şeye odaklanayım. Olmuyor. Akıl karışıklığı kronikleşti korkarım.
Birde planların insanı değilim. Ne zaman bir şey için plan yapsam, bir terslik çıkıyor. Hiçbir terslik çıkmasa bile ben kendim bir terslik çıkarıp o plana uymuyorum. Çok anarşistim aslında.
Dipnot: İşin garibi yazıda geçen tüm "terslik" kelimelerini yanlış yazdım. Dalgınım. Ayriyetten Bob Dylan'ın olduğu "Dont Look Back" filmini indireceğime Monica Bellucci'nin "Dont Look Back" filmini indirmem de garip. Gerçekten dalgınım. Hatta Mars Attack filminin alt yazısını ayarlarken, yanlış alt yazı ayarlamam sonucu, alt yazıyı değil de, yanlışlıkla filmi silmem çok daha ayrı bir olay. Gerçekten çok dalgınım.
Mutfaktan gelen kurabiye kokusuyla uyandım. Ve şu an bilgisayar başında Shayne Ward dinleyerek kurabiyelerimi ve hazırladığım sandviçimi mideye indirmekle meşgulum.
http://fizy.com/s/1c23pc
No matter how stable. The foundation my seem. Everything is crashing down on me.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)